Uncategorized

Medya Bir Ulusun Gören Gözüdür

Gastro Tourism Turkey dergisini hazırlarken basın kökenli olmamız nedeniyle  gastronomik alanın tüm halkalarını biliyorduk. Aslında bu alana yeni girmedik alanın içerisinde zaten vardık. Televizyon programlarımızda; tarımı, gıdayı, yerel ve yöreselin lezzetlerini, modern mutfakların deneyimlerini zaten tanımlamıştık. Halkanın içindeki tüm oluşumların gastronomik hareketliliğini hep aktardık. Hatta şehir tanıtımlarımızda en meşhur yemek diyerek başlayan programlarımız için izleyenlerimiz ; “alan var alamayan var yemekleri yerken niye gösteriyorsunuz” diye bizleri eleştirirlerdi. O zamanlar çok sert eleştirilirken, bugün her mecra neredeyse yemek yiyen ve bu anları fotoğraf ve video karelerine alanlar ile dolu. O yüzden biz gastronomiyi son yılların trendi olarak tanımlıyoruz.

Gastro – kültürel sermayenin gastro – medya sayesinde, gündelik hayatı biçimlendirmesinin kültürel ve ideolojik olarak analiz edilmesi bu çalışmanın yöntemini oluşturur. Dönemsel olarak yeni teknolojilerle değişen medya çeşitliliği, klasik medya, gazete, dergi, radyo, televizyon, sinema ve dijital medya olarak sınıflandırılabilir. Medya, kitlelere ulaşan iletişim araçları için genel bir terim olarak kullanılırken aynı zamanda medya çalışmaları bu araçlarda üretilen içerik, bu içeriğin kime ulaştığı, bu içeriği üretenlerin kim olduğu üzerine farklı boyutlarda çalışmaları içerir. Gastro medya, kitlelere hitap eden yeme-içme konulu mesaj içeriklerinin aktarıldığı medya faaliyetleridir.  Televizyon, yemeğe dair birçok görsel imaj üretir ve gastro kültürü popüler kültürün bir parçası yapar. Birçok yemek programı televizyonda yayınlanmaktadır ve bu programların her geçen gün sayısı artmakta. Toplumların yeme-içme  kültürü, küresel olarak bu programlarla biçimlenmektedir.

Beykent Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölümü Öğretim Görevlisi Yard. Doç. Dr İlkay Kanık, bir makalesinde Gastronomi ile Medya ilişiğini şu şekilde kaleme almıştı :

“Postmodernitenin etkisi ile kimlik ve yemek ilişkisi gastro medyanın önemli temalarından birisidir. Ayrıca, beslenmeye dair kaygılara, yani gastro endişelere dikkat çekmek isteyen toplumsal hareketler, çevrecilik hareketleri diğer temalardandır. Bu hareketler, kimlik ile de bağ kurarak yerel lezzetlerin önemini vurgular, beslenmeye dair ahlaki mesajlar üretir, sürdürülebilir üretim alanlarına dikkat çekerler. Aynı zamanda daha da görünür olan yemekleri hazırlayan şefler, diğer bir deyişle gastro medya yıldızlarının kim olduklarına dair hikâyeler en çok tüketilen bir başka medya içeriğidir. Gastro medyanın yıldızlarının hikâyeleri yenilen yemeğin ayrılmaz parçası haline getirilmiştir. Bu sayede yenilen, içilen ile yaratılan yeni yaşam değerleri, üretilen yeni mitler ve ikonlar ile yeniden kurgulanmaktadır. Ahlaki yeme biçimlerinin tanımladığı gibi, aynı zamanda mutfak alanının tanımı da eskisinden daha farklı bir yere konumlanmıştır.

Gastro medya, turizm endüstrisini de canlandıracak bir popülerlik kazanmıştır. Bu gastronomi medyasında yemeğe odaklanan görsel ve yazınsal anlatılar, üretilmeye başlanmış ve kameranın yemeğe odaklanarak yenilen ve içilenin birçok açıdan ele almaya başlamasının yemeğe dair duyarlılığı da artıran bir işlevselliği olmuştur. Kitle araçlarının gelişimi zengin bir gastronomik medya dilinin oluşmasını da sağlamıştır. Bu dili üretenlerin farklı bakış açıları sayesinde gastro medya çok boyutlu bir üretim süreci içine girmiştir. Yemek hakkında yazanlar, medyada yer verdikleri yemek yazıları ile popüler gastronomi değerlerinin yaygınlaşmasını, yemek kültürüne dair ilginin ve yemek sermayesinin değerinin artmasını sağlamışlardır. İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile medya ürünlerindeki çeşitlilik günden güne artmıştır. Gastronomi kültürünün teknolojinin gelişimi ile daha ulaşılabilir hale gelmesi, insanların rahatlıkla bu bilgilere ulaşarak ve interaktif bir şekilde müdahale ederek parçası olmalarına neden olmuş ve böylece gastro medya ürünlerinin sayısı da artmıştır. Eğitim, eğlence ve paylaşma yeni medyanın yeni kavramlarıdır. Gastro medya son 30 yılda adeta bir devrim yaşamıştır. Yemek kitaplarının çeşitliliği, hem online hem offline yemek gazeteciliğinin yaygınlaşması, facebook, instagram, bloglar v.b gibi yeni medya ürünlerinde yemeğe özel paylaşımlar, yemek programlarının yeni versiyonları, uzmanlaşan yemek fotoğrafçılığı, yemeğin yıldız olduğu sinema filmleri ve reklam filmleri gastronomi alanında medyatik içerik patlamasına neden olmuştur.  Rekabet koşulları içerisinde, gastro kültürün parçası olmak isteyen markaların gastronomi alanında yetişmiş insan gücüne ihtiyacı vardır. Bu yüzden bütün dünyada gastronomi eğitimleri popülerliğini artırmış coğrafi sınırları aşan bir şekilde her geçen gün daha da talep edilir hale gelmiştir”.

Aslında,  gastronomi tarihçesinin bir tıp bilimi olarak da karşımıza çıktığını çok önemli eserlerden görmüş oluyoruz. Mesela; M.Ö. 1000’li yıllarda önemli bir tıbbi eser, hekimlerin başı olarak nitelendirilen İbni Sina tarafından 1013 yılında yazılan El Kanun El-Sağir fi’t Tıbb’tır (Küçük Tıp Kanunu). Kitapta bitkilerin farklı şekillerde işlenerek şifa sağladığı yöntemler anlatılmakta. 15. yüzyılda yaşamış olan hekim Muhammed bin Mahmud Şirvani’nin kaleme aldığı eserde birçok yemek tarifi görüyoruz. Hekimin yazdığı bu tarifleri günümüzde uygulamak da mümkün. Arap ve Türk mutfaklarından yemekler içeren bu kitap aynı zamanda bir tıp kitabıdır. Bu ve benzer tıbbi kitaplarda yemeği doğru zamanda yemenin faydaları sayısız kez dile getirilmektedir. Mutfak ve sağlık ilişkisinin hekim gözüyle olan tarafını yansıttığı için ‘sağlık için yemek’ bakış açısıyla yazılan bu kitapların benzer örnekleri başta Avrupa coğrafyası olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde görülebilir. Bu kitaplar hekimlerin deneyimleri aracılığıyla hangi yemeklerin veya besinlerin hangi hastalıklara iyi geldiğini ve sunulan çözümleri anlatır. Orhan Şaik Gökyay’ın Tarih ve Toplum dergisinde yayınlanan “Sohbetname” adlı makalesi, 17. Yüzyılda İstanbul’da verilen siyasi ve toplumsal içerikli ziyafetlerde sunulan yemekleri anlatan bir günlükten oluşturulmuş, Nejat Sefercioğlu’nun “18. Yüzyıla Ait Bir Yemek Risalesi” adlı çalışması ise ilk Osmanlı yemek yazmasını içeren bir çalışma olarak tarihe geçmiştir.

Kısaca; temel ihtiyaç olan beslenmenin, beslenme yöntem ve tariflerin, tarihçenin ve gastronomik kültürün medya ilişiği yoktur demek sanırım yersiz olurdu. Bu sebeple medyanın her alanda olduğu gibi gastronomi alanında da etkin rolü kaçınılmazdır.

Fatma İSTİM / Yönetim Kurulu Başkanı

Fİ Fuarcılık Medya Yapım Yayın Tanıtım Org.Tic ve San.Ltd.Şti

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ArabicEnglishFrenchGermanTurkish